WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange, 2010-2011 yıllarında ABD Dışişleri Bakanlığı ve dünya genelindeki ABD büyükelçilikleri arasındaki ayrıntılı yazışmalardan oluşan 250 binden fazla gizli belgeyi yayımlayarak Washington’ın tarihindeki en büyük gizli bilgi ifşalarından birini gerçekleştirdi. WikiLeaks tarafından yayımlanan belgeler, ABD silahlı kuvvetleri tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleştirilen ihlalleri ve ‘savaş suçlarını’ ortaya koyuyordu.
Assange, 5 yıl boyunca sığındığı Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’nden gözaltına alındığı 2019 yılından bu yana “Britanya’nın Guantanamo’su” olarak anılan Belmarsh Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuluyor. ABD vatandaşı olmayan ancak ABD’nin dünyanın geri kalanındaki ‘suç teşkil eden’ faaliyetlerini ifşa eden Assange’ın ABD’ye iadesi isteniyor. 175 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya olan Assange, ABD’ye iadesine karşı bir hukukî mücadele içinde. Londra Yüksek Mahkemesi, son olarak 26 Mart’ta Assange’ın ABD’ye derhal iade edilemeyeceğine hükmetti ve ABD’den, oradaki yargılamayla ilgili kimi ‘güvenceler’ istedi.
Julian Assange davası, son yılların en tartışmalı ve önemli hukukî süreçlerinden biri olarak tarihe geçti. Bu artık yalnızca ABD tarihinin en büyük ifşalarından birini gerçekleştiren kişi olarak Julian Assange’ın bireysel hukukî durumuyla ilgili değil; aynı zamanda ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve demokrasi gibi temel insan hakları ve değerlerinin Batı’yı ne kadar temsil ettiği tartışmasının da bir parçası haline geldi.
Julian Assange’ın on yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecini ve yargılama etrafında tartışılanları, son 5 yıldır davanın Haldane Sosyalist Avukatlar Derneği, Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avrupa Avukatları (ELDH) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Birleşik Avrupa Solu (UEL) adına yasal gözlemciliğini üstlenen Dr. Deepa Govindarajan Driver ile konuştuk. Assange yargılamasının neredeyse tüm usul ve esas duruşmalarına katılan Driver, aynı zamanda eski Guantanamo mahkûmları için yapılan duruşmaları takip ediyor.
T24’ün soruları ve Dr. Driver’ın Julian Assange’ın merkezinde olduğu uluslararası yargı süreciyle ilgili yanıtları…
Julian Assange davasında, Londra Yüksek Mahkemesi’nin verdiği son temyiz hakkı kararına kadar olan hukukî süreçte pek çok şey yaşandı. Genel anlamda bu dosyada önemli olduğunu düşündüğünüz uğrakları içerecek şekilde genel bir özet yapabilir misiniz? Bu dosya ve dava süreci, tüm bu yaşananlara dışarıdan bakanlara anlatmak isteseniz, neden önemli? ‘Devlet suçlarının aklanması davası’ yorumu hakkında ne dersiniz? Dışarıdan bakanlar, bu süreçten neler çıkarabilirler?
Rahatsız edici bir şekilde cezalandırılması sürecinde Julian Assange, herhangi bir suçtan dolayı hüküm giymemiş olmasına rağmen Birleşik Krallık’ın Belmarsh Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde neredeyse beş yıldır hapis yatıyor. Şu anda kendisi iade sürecinin son aşamasında.
ABD vatandaşı olmayan ve çalışmalarıyla birçok ödüle layık görülen Julian Assange, ABD dışında gerçekleştirdiğ gerçeklere dayalı gazetecilik nedeniyle ABD’ye iade edilmek isteniyor. ABD’de de 1917 tarihli Casusluk Yasası uyarınca “hassas bilgileri elde etmek, almak ve yayımlamak”la suçlanıyor.
Chelsea Manning, Assange’a, Irak ve Afganistan’daki savaş suçlarını, Guantanamo’da yaklaşık 780 Müslüman erkek ve çocuğun hapsedilmesini ve işkence görmesini belgeleyen bilgiler ile ABD’nin diğer ülkelerdeki rejim değişikliği ve anti-demokratik faaliyetlere katılımını görünür kılan diplomatik yazışmaları sızdırdı.
Assange’ın suçlu bulunması halinde 175 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor. Ayrıca Assange’ın ABD’ye iadesi durumunda hüküm verilene kadar yüksek güvenlikli hapishanede ağır tecrit koşulları altında tutulmaya devam edilmesi bekleniyor.
“ABD yasalarını kapsamı dünyanın geri kalanına doğru genişliyor”
Bana göre ABD, siyasi suçlarda iadeleri açıkça yasaklayan Birleşik Krallık-ABD anlaşmasına rağmen ABD’li olmayan bir gazeteciyi talep ederek ve onu hapsetmek isteyerek Birleşik Krallık iade sürecini kötüye kullandı. Pentagon belgelerini ifşa eden ünlü Daniel Ellsberg, Assange’ı kast ederek, bir yayıncıya karşı Casusluk Yasası’nın bu şekilde sınır ötesi kullanımının emsalsiz olduğuna dikkat çekmişti. Aslında bu kovuşturma, Casusluk Yasası gibi çağdışı Birinci Dünya Savaşı kalıntıları da dâhil olmak üzere ABD yasalarının kapsamını dünyanın geri kalanına doğru genişletiyor. Bu, ABD’nin davranışlarını eleştiren ancak ABD’li olmayan gazetecilerin, ABD’nin suçlarını ifşa ettikleri için ABD tarafından acımasızca hırpalanabilmeleri ve dayanılmaz derecede uzun hapis cezalarına çarptırılabilmeleri için bulundukları başka bir ülkeden istedikleri zaman koparılabilecekleri anlamına geliyor.
Örneğin Casusluk Yasası kamu yararını gözetmeyi engelliyor. Örneğin Assange, yargılama boyunca yayımladığı belgelerin gerçeğe uygun olduğunu ve ifşaatların kamu yararına olduğunu iddia edemez. Bu durum, iade süreçlerinin gazetecilere arka kapıdan zulmetmek için kötüye kullanılmasına emsal teşkil ediyor çünkü bu ifşaatlar bütünüyle doğru. Savaş suçluları bu gazetecilik ifşaatlarının doğruluğuna itiraz edemediler; bu nedenle hukuku alt üst ederek ve onu cinayet silahı olarak kullanarak gazeteciyi yavaş yavaş öldürmeye karar verdiler.
“Baskıcı rejimler bu davayı Batı’yla alay etmek için kullanmaya başladılar bile”
Birçoğumuz Birleşik Krallık’ı Magna Carta’nın* ülkesi olarak görür ve hukukun üstünlüğünün geçerli olmasını bekleriz. Pek çok kişiyi şoke eden şey, bu davada Birleşik Krallık’ın iade sürecinin başından beri çeşitli adlî çıkar çatışmalarıyla kuşatılmış olması. Baskıcı rejimler, bu davayı Batı’nın basın özgürlüğü, demokrasi ve ifade özgürlüğüne olan bağlılığıyla alay etmek için kullanmaya başladılar bile.
Bu arada ABD, Ekvador Büyükelçiliği’ndeyken doktorları, diğer gazeteciler ve avukatlarıyla yaptığı görüşmeler de dahil olacak şekilde Assange’ı sistematik olarak gözetledi. ABD hükûmetinden 30 kişi, ABD’nin Assange’ı sığınmacı olduğu sırada kaçırmayı ya da öldürmeyi planladığını; böylece uluslararası hukuku, tıbbîi gizliliği ve avukat-müvekkil yasal gizliliğini tek seferde ihlal ettiğini doğruladı. İspanya ve ABD mahkemelerinde devam etmekte olan davalar, bu ‘göz kamaştırıcı’ yasal süreç başarısızlıklarına ilişkin daha fazla kanıt ortaya koymaya devam ediyor.
Birleşik Krallık’ın eski bakanlarından Alan Duncan sayesinde Assange’ın Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği’ndeki sığınma evinden çıkarılmasının, Ekvador’un 4.2 milyar dolarlık IMF kredisi alması karşılığında Birleşik Krallık ve ABD tarafından planlandığı da artık kamuoyu tarafından biliniyor. Tahliye, geri göndermeme ilkesi (yani bir kişinin işkence görebileceği bir ülkeye geri gönderilmemesi) ve Ekvador vatandaşı olan Assange’ın Ekvador tarafından bu şekilde başka bir devlete teslim edilmesine karşı korunma hakkına sahip olması nedeniyle bu, Ekvador yasaları kapsamındaki yasal süreç haklarının ağır bir ihlali anlamına geliyor. Sadece bu da değil, Assange’ın yasal olarak ayrıcalıklı belgeleri de Ekvador tarafından ABD’ye teslim edildi.
Dr. Deepa Govindarajan Driver
“ABD’de ya da Birleşik Krallık’ta yargılama yapılması mümkün değil”
Hikâye daha da tuhaf bir hâl alıyor. Assange’a karşı açılan davanın kilit tanığı Sigurdur Ingi Thordarson -hüküm giymiş bir seri pedofil ve dolandırıcı- kendi suçları için dokunulmazlık karşılığında ifadesini uydurduğunu itiraf etti. ABD savcıları mahkemede ayrıca Assange’ın ABD vatandaşı olmadığı için ABD’de yargılandığında ifade özgürlüğüne ilişkin ABD Birinci Değişiklik korumalarından mahrum bırakılmasını savunabileceklerini belirttiler.
Assange’a yönelik muameleye ilişkin olarak ABD’nin verdiği ve iadeyi sözde haklı çıkaran mevcut ve potansiyel diplomatik güvenceler doğası gereği güvenilmez durumda. Assange’a bir devlet elçiliğindeyken suikast planlayan istihbarat örgütleri, onun mahkeme öncesi ve sonrası tutukluluk koşulları hakkında söz sahibi olacaklar. Tüm bu gerçekler göz önüne alındığında, ABD’de ya da Birleşik Krallık’ta adil bir yargılama yapılması mümkün değil.
“Onun kaderi, sorgu ve işkencelerini ifşa ettiği Guantanamo’daki mahkûmlarınkine benziyor”
Birleşmiş Milletler (BM) Keyfî Gözaltı Çalışma Grubu’nun keyfi olarak gözaltında tutulduğunu tespit ettiği Assange’a Otizm Spektrum Bozukluğu ve depresyon teşhisi kondu. Tıbbi uzmanlar intihar düşünceleri olduğuna da işaret etti. Deneyimli tıp uzmanlarından oluşan bir ekiple birlikte Assange’ı muayene eden BM İşkence Özel Raportörü Prof. Nils Melzer, Assange’ın işkence gördüğünü tespit etti. Assange, 2021’deki iade duruşmaları sırasında Geçici İskemik Atak (mini felç) geçirdi. Assange’ın sağlığı bir yandan daha da kötüleşirken diğer yandan herhangi bir suçtan hüküm giymemiş olmasına rağmen Birleşik Krallık’ın yüksek güvenlikli hapishanesi Belmarsh’ın (Birleşik Krallık’ın Guantanamo’su olarak anılır) sert koşullarına maruz kalıyor ve bu kötü muamelenin görünürde bir sonu yok. Dolayısıyla onun kaderi, sorgu ve işkencelerini ifşa ettiği Guantanamo Körfezi’ndeki mahkûmlarınkine benziyor. Bu kişiler yıllarca zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı koşullarda, çoğu zaman yargılanmadan ya da suçlanmadan tutuldular ve utanç verici bir şekilde hapishane 22 yılı aşkın bir süre sonra hâlâ açık.
Londra Yüksek Mahkemesi, Assange’ın ABD’ye iadesi konusunda bir temyiz hakkı kararı verdi. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Assange, alt mahkemelerde iadeye karşı açtığı davayı kazandı. Ancak bu karar, Amerikan “diplomatik güvencelerini” kabul eden Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi tarafından bozuldu. Bu tür güvenceler doğası gereği güvenilmez çünkü mahkûm ABD’ye ulaştıktan sonra değiştirilebilirler. Dahası mahkûm ya da gönderen devlet için korumaların uygulanmasını sağlayacak garantili yasal mekanizmalar bulunmuyor.
Assange bunu Birleşik Krallık’ın en yüksek ‘Temyiz Mahkemesi’nde temyiz etti ve şu anda devam eden süreç de bu. Birleşik Krallık’ta temyiz izni otomatik olarak verilmiyor. Son izin duruşmasında kendisine temyiz için geçici izin verildi. Ancak mahkeme, temyiz izni vermeden önce ABD’yi özellikle idam cezası ve ifade özgürlüğü konularında daha fazla diplomatik güvence vermeye çağırmış oldu.
Bunun yanı sıra temyiz mahkemesi Assange’ın bu davadaki diğer kilit gerekçelerle ilgili temyiz hakkını ise reddetti.
“ABD, idam cezasının bile hâlâ seçenekler arasında olduğunu açıkça belirtti”
Uluslararası Af Örgütü ve HRW de kötü niyet veya dikkatsizlik nedeniyle denetlenemeyen; herhangi bir bağlayıcılığı olmayan bu diplomatik güvenceleri spesifik olarak kınayan sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor. İadeyi yapan ülke bu anlamsız güvenceleri tehlikedeki insanları işkence ve/veya ölüm cezası olan ülkelere iade etmeyi bir nebze olsun yasalmış gibi göstermek için kullanıyor. Buna izin verilmemeli. Bu durum özellikle Assange’ın davası için geçerli olmalı; çünkü bu bir milli savunma davası ve son duruşmalarda ABD, idam cezasının bile hâlâ seçenekler arasında olduğunu açıkça belirtti.
Bir düşünün, ABD ve Birleşik Krallık, Assange’ın sadece ciddi, sistematik ve vahim savaş suçları hakkında doğru bilgileri yayımladığı için işkence, ölüm cezası ya da ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya kalmasında bir sakınca olmadığını söylüyor. Bu durum, dünya sahnesinde sık sık boy gösteren ve diğer ülkeleri insan hakları sicilleri konusunda uyaran bu ülkelerdeki hukuk sistemi, demokrasi ve insan hakları hakkında ne söylüyor?
“ABD vatandaşı olmayanların da ABD yasalarına tâbi olduğunu söylüyorlar”
Savaş suçluları gerçeği söyleyenleri cezalandırıyor. Bu süreçte sadece kamu yararına gazeteciliği, insan haklarını ve demokrasiyi susturmakla kalmıyor; aynı zamanda ABD vatandaşı olmayanların da ABD hegemonyasına ve ABD yasalarına tâbi olduğunu söylüyorlar. Bu son derece aşağılık bir durum ve buna karşı durmamız hayatî önem taşıyor.
Britanya’daki yargılamayla ilgili nasıl değerlendirmeleriniz var? Adil yargılanma hakkına uygun bir yargılama yürütüldüğünü düşünüyor musunuz?
Birleşik Krallık ve ABD, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğüne bağlılıkları ile son derece demokratik devletler olduklarını iddia ediyorlar. Ancak, ciddi savaş suçluları konumunda olduklarında maske düşüyor ve algılarla gerçeklik arasında önemli bir uçurum olduğunu görebiliyoruz. Davranışları en kötü otokrasilerden farklı değil ve hatta çoğu zaman daha kötü; ABD ve Birleşik Krallık’taki ana akım medya da her şeyin yolunda olduğu ve bir şekilde adil bir sürecin işlediği yanılsamasını sürdürdüğü için tamamen suç ortağı konumundalar. Bu davada yargının şaşırtıcı derecede ciddi çıkar çatışmaları ve önyargıları var. Birleşik Krallık mahkemelerinin, Birleşik Krallık avukatlarının sistematik olarak gözetlendiğini ya da iade eden devletin sanığı öldürmeyi planladığını ya da hatta iade eden devletin kilit tanığa rüşvet verdiğini görmezden gelmesi elbette normal değil. Oysa avukat-müvekkil gizliliği adil bir yargılamanın temel taşı olmalı.
“İfşaatları yayımlayan ana akım medya, yargılama konusunda silik ve zayıf bir tutum sergiliyor”
Kamu yararına gazetecilik ve ifade özgürlüğü ile ilgili meseleler bir yana, normalde bu ilkelerin ihlal edilmiş olması bile davanın düşürülmesi için yeterli sebepler. Yine de dava devam ediyor ve dünya barışına önemli katkılarda bulunmuş bir adam olarak Assange, Birleşik Krallık’ın en ciddi ve şiddet eğilimli suçlularının -tecavüzcülerin, pedofillerin ve katillerin- tutulduğu çok sert bir hapishanede çürümeye devam ediyor. Ancak sıradan insanların çoğu bu vahim adaletsizlik hakkında çok az şey biliyor çünkü o zaman Manning ifşaatlarının yayımlanmasında Assange ve Wikileaks ile iş birliği yapan ana akım medya, yargılamayla ilgili haberlerinde tamamen silik ve zayıf bir tutum sergiliyor. Şaşırtıcı ve oldukça iç karartıcı, öyle değil mi?
Assange hep ABD’ye iade davası üzerinden gündemimize giriyor ama kendisi şu anda tutuklu. Aslında siyasi baskı altında olması beklenen bir tutuklu… Hapishane koşullarıyla ilgili çok az şey biliyoruz. Assange, nasıl bir hapishanede ve hangi koşullarda kalıyor?
Daha önce de söylediğim gibi Assange, yüksek güvenlikli bir hapishanede tutuluyor. Birleşik Krallık hapishanelerinin çoğunda bütçe kesintileri nedeniyle personel sayısı son derece az. Bu da Assange da dahil olmak üzere mahkûmların genellikle günde neredeyse 22 saat boyunca hücrelerinde tek başlarına kaldıkları, tek başlarına yemek yedikleri, dışarıda yeterince vakit geçiremedikleri ve bırakın ailelerini, diğer mahkûmlarla bile çok az temas kurdukları anlamına geliyor. Otistik olan ve işkence görmüş biri için bu inanılmaz derecede zor bir durum. Assange’ın ayrıca 14 yılı aşkın süredir doğal güneş ışığından mahrum bırakılması nedeniyle kötüleşen osteoporoz gibi başka tıbbi komplikasyonları da var.
Burada şunu belirtmeliyim ki fiziksel ya da psikolojik tüm işkenceler korkunç olmakla kalmaz, aynı zamanda tüm işkenceler özünde psikolojiktir çünkü bireyi insanlıktan çıkarmayı, izole etmeyi ve ruhunu kırmayı amaçlar.
“Çocuklarıyla hapishanede tanıştı, en yakın üç arkadaşının cenazesine gitmesine izin verilmedi”
Bir eşi ve iki küçük çocuğu olan Assange, çocuklarıyla hapishanede tanıştı. Bu durum aile hayatı ve ilişkileri üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip. Sadece geçtiğimiz yıl içinde en yakın üç arkadaşı; dünyaca ünlü moda tasarımcısı Vivienne Westwood, efsanevi gazeteci John Pilger ve cesur Pentagon Belgeleri ifşaatçısı Daniel Ellsberg öldü ve Assange’ın onların cenazelerine katılmasına bile izin verilmedi.
Küçük çocuklarının hayatlarındaki küçük ama önemli dönüm noktalarını kaçırmak bir yana, bu da inanılmaz derecede zor olmalı. Covid-19 salgını sırasında evlerimizin konforunda bile tecrit yaşamış olan bizler, böyle bir tecridin zihinsel ve fiziksel sağlık için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyoruz. Bir de onun için bunun on buçuk yıl süren acımasız karalama, tecrit ve beş ülkenin onu yok etmek için bir araya gelmesinin ardından geldiğini düşünün.
Mini felç geçirmesi, daha kötülerini yaşamadan önce bir uyarı işaretiydi. Ağır çekim cinayet daha az vahşi ya da mazur görülebilir değildir.
Son olarak önemli ve hassas bilgileri ifşa etmek (whistleblowing) ile ifade özgürlüğü arasında nasıl bir bağlantı görüyorsunuz? Assange’ın paylaştığı bilgiler ve ifşaatları sizce bir gazetecilik faaliyeti mi?
Hayatımızın en önemli anlarının çoğunda genellikle uzmanlara, kurumlara veya uzmanlara bağımlıyız. Cezaevinde tacize uğrayan bir kız kardeşinizin olduğunda, Covid aşısı yaptırmanız gerektiğinde, hastanede hasta bir çocuğunuzun veya yaşlı bakım evinde bir ebeveyninizin olması durumunda, nükleer etkiye veya çevresel bir felakete maruz kaldığınızda veya savaş zamanlarında; gerçekte neler olduğunu, özellikle kapalı kapıların arkasında neyin yaşandığını dışarıdan anlamak gerçekten çok zordur.
“Bir şeyler sistematik olarak yanlış gidiyorsa birinin düdüğü çalması gerekir”
Bu durum ağır suç, yolsuzluk, işkence ve cinayet durumları için de geçerlidir. Bir şeyler sistematik olarak yanlış gidiyorsa, sistemin içinde yer alan vicdan sahibi kişilere düşen seyirci kalmak değil; bu yanlışı düzeltmektir. Dışarıdan birilerinin sorunları çözmeye ve sistemin düzgün işlemesini sağlamaya ya da savunmasız insanları korumaya yardımcı olabilmesi için gerçekten de düdüğü çalmaları ve dışarıdan müdahale aramaları gerekebilir. Uzmanlığı veya erişimi olmayanlar bunu yapamazlar. Bu nedenle ‘hassas’ bilgileri ifşa edenlerin ve onlarla birlikte çalışan gazetecilerin cesareti ve dürüstlüğü, en zorlu koşullarda kamu yararının gözetilmesini sağlamak için gerçekten de çok önemli.
Gerçeği söyledikleri için ölüm, işkence ve ağır cezalarla karşı karşıya kalan ifşaatçıların, bilgilerini gazetecilerle güvenli bir şekilde paylaşabilmeleri gerekir. Bu hem bilginin kendisinin güvenliği/doğruluğu, veri bütünlüğünün sağlanması hem de güçlülerin ortaya çıkmasını istemediği bilgileri ifşa etmek için büyük riskler alan ifşacının güvenliği ve emniyeti açısından böyledir.
Assange tarafından kurulan Wikileaks, ifşaatçıların anonimliklerini korumalarına ve bilgilerinin hem uluslararası hem de yerel gazetecilerle paylaşılmadan önce uzmanlar tarafından incelenmesine olanak tanıyan böyle bir platform sundu. Ayrıntılara gösterilen bu özen, Wikileaks’in bugüne kadar tam doğruluk kaydına sahip olduğu anlamına geliyor. Wikileaks kamu yararı için yayın yapıyor; teknoloji ve gazeteciliği çok sofistike bir şekilde bir araya getirerek bugün neredeyse tüm ana akım medya tarafından kullanılan uygulamalar için bir ölçüt oluşturuyor.
Assange’ın kendisi de kuşaklar boyunca dünyanın önde gelen gazeteci ve yayıncılarından biri olacak. Walkley ödülü, Uluslararası Af Örgütü İngiltere Medya Ödülü, Economist Ödülü, Martha Gellhorn Gazetecilik Ödülü, Sydney Barış Vakfı Ödülü ve daha pek çok uluslararası ödülün sahibi. Makaleleri The New York Times, The Washington Post, Newsweek ve The Guardian’da yayımlandı. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Kaynakların korunmasına ve kamu yararına gazeteciliğe yaptığı katkılar benzersiz. Yani evet, o bir gazeteci ve gerçekten de en yüksek kalibrede bir gazeteci çünkü Wikileaks güçlülerin çıkarları ya da ticarî çıkarlar için değil; insanlar için çalışıyor.
(*) 1215 yılında imzalanan bir İngiliz belgesi olan Magna Carta, Kral’ın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılar.